02 Ocak, 2013

Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı


Çakır'ın öyküsünü yazmak kolay mı, değil elbette. Kambur, kimsesiz bir o kadar da bu dünyaya ait olmayan ve etrafına mutluluk saçan bir karakter! Üstelik yapay bir mutluluk da değil onun sahip olduğu. Yazar Çakır'ın öyküsünü hakkıyla yazamamaktan çekinerek belki de O'nu  kafasında çektiği, hayal ettiği fotoğraf kareleri üzerinden anlatmayı deniyor.

'Çakır'ın yaşamından ölümüne değin yüzlerce çekilmemiş fotoğrafı gözlerimin önünden geçiyordu.'

'Ve her gün, yalnızca bir tek fotoğrafı düşledim. Yalnızca o fotoğrafı sözcüklere aktardım.'

Kısa bir roman, ilk kısmında Çakır'ın hikayesi 31 adet fotoğraf üzerinden anlatılıyor, ilgi çekici ve ilk kez rastladığım bir yöntem. Hiç çekilmemiş fotoğrafları hayal etmek ve kişiyi onların üzerinden tasvir etmek. İkinci kısımda ise iki kan kardeşin öyküsü anlatılıyor. İkisi de esrar satıcısı, acımasız bir adamın pençesine düşmüşler, Esat ve Kıni. İçlerinden biri ayrıca aşk acısı da çekiyor, kan kardeşinin kız kardeşini seviyor, söyleyemiyor. Büyücü Canan'ın evinde buluyor kendini aç, susuz ve yorgun, kendini kaybediyor. Büyücü Canan iyileştirip bir de büyü yapıyor onun için.

'...birçoğu iyi insanlardır, kendilerinden başkasına ziyanları yoktur. Ama bu da bir ziyandır.'