16 Eylül, 2013

Taşları Yemek Yasak

Bazı kitapların isimlerine karşı insan gerçekten kayıtsız kalamıyor, hele bu isimler arka kapak yazısı ile birlikte çok şey vaat ediyorsa, almamak ve okumamak mümkün değil.

Kitabın isminden bahsetmişken nereden geldiğini de kitabın sonunda yer alan bir hikayeden özet yaparakaktarabilirim. Ormanda yürürken karşılaşılan 'Taşları Yemek Yasak' tabelası karşısında insan şöyle düşünebilir: böyle bir uyarı yazısı ne kadar da gereksiz olmuş, insanoğlu zaten taş yemez, buna ihtiyacı da yoktur. Fakat insanlık arasında bazı davranışlar zulüm, haksızlık, aldatma taş yemekten daha zararlı olmasına rağmen yıllarca sürdürülmüştür. (İlk çıkarım). Diğer taraftan insanın ihtiyacından fazlasını elinde tutması onun için taş yemek gibidir. İhtiyaç fazlasına konu olan şey sadece maddiyat değil, şefkat ve tevazu gibi duygulardır.(İkinci çıkarım)

İsmet Özel'in düz yazıları o kadar kaliteli ve aydınlatıcı ki, sanırım şiirlerine hiç geçemeyeceğim. Bu tür kitaplar hakkında yazarken oldukça zorlanıyorum. Üstelik bir çok fikrine tamamıyla katılmamama rağmen!

Kitap, her biri 2-3 sayfadan oluşan yazılardan oluşuyor. Yazılar; özgürlük, düşünce dünyası, yönetim sistemleri, insanlığın genel sorunları, huzur, inanç, iman gibi konular hakkında ve oldukça doyurucu. Doyurucu olmasının temelinde bence İsmet Özel'in ilginç bir kıvamı olan gerçekçi bakış açısı yatıyor. Meseleleri ele alış şekli ve yazılarında sunduğu bakış açısı alışılagelmişin dışında, bu nedenle de farklı bir perspektif sunuyor düşünce dünyası için.

Kitaplardan yaptığım alıntılar hem hangi konuların işlendiğine dair, hem de konuları incelerken oluşturduğu farklı düşünce şekline dair fazlasıyla bilgi verecektir.

'Diyorlar ki insanoğlu yoksulluğun, hastalıkların, mahrumiyetlerin kıskacında kaldıkça kendisinden beklenen gelişmeyi gösteremez. Bununla zımnen şunu söylemiş oluyorlar: İnsanlar maddi refah içinde olmakla, vücut sağlığını korumakla ve elinin erdiği, gözünün gördüğü, özlemini çektiği nesnelerin hizmetine sokmakla kurtuluşa erer.' Yani kurtulanlar zengin, istedikleri konumu ve maddi avantajları elde etmiş, 'sağlıklı' ve sorunlardan uzak insanlardır. İnsanın olmak istediği de bu olmalıdır, modern hayatın dayatılan en güçlü argümanı budur çünkü. Oysa göz ardı edilen yokluktan öğrenilecek şeylerin çokluğudur.

'Ahali, yani insanların çoğu sadece bir güçlükle karşılaştıklarında düşünür. Onun düşünme olarak bildikleri şey  bir zorluğu atlatmanın yollarını bulmak için kafasını çalıştırmaktır.' Toplumun büyük çoğunluğu insanlığın kanayan yaralarını görmek, onlara çözüm üretmek yerine kendi küçük dünyalarında çıkarlarına olabilecek şeyler hakkında düşünmektedirler. Bunun temel nedeni ise kendini önemli görmek ve bencilliktir.

'Türkiye'nin düşünce hayatı kendine mesele seçmemiş, bu yüzden ucuz, ucuz olduğu için de çarpık ve çarpıtıcı bir bir düşünce hayatıdır. Türkiye düşünce hayatına uşak olarak değil de öğrenci olarak girebilmiş olsaydı hem öğrenciliğin sonra erdiği bir zaman gelecek, hem de öğrendiklerini kendi özgün düşünce sistemin içinde bir yere oturtabilecekti.'

'İslam insana bazı sınırlar çizerken onu bir kalıpta dondurmak amacı gütmekten çok uzakta, onun bu sınırlar içinde bir hazineye kavuşacağını müjdelemektedir.'

'Eğer bizde yaşayan bazı manevi değerler bizim yeryüzünde niçin bulunduğumuza dair bize bir açıklama sunan ve insanların türettiği değerlerden farklı, insanüstü bir kaynaktan aldığımız değerlerse bunlar üstümüzden gök, altımızdan toprak yok olmadıkça yok olması imkansız değerler olarak yaşıyorlar.'

'Batının medeniyettir diye icat ettiği şeylerin bir bakıma tekabül ettiği şey Müslümanlar için dine bağlı olmanın dikkat çekmeyen bir belirtisinden başka bir şey değildi.'

'Belki Firavun piramitlerini kırbaç altında inleyen kölelerin emekleriyle yükseltti. Günümüzde olay biraz farklı. Köleler belki ben de Firavun olurum düşüncesiyle piramidin inşasına gönüllü olarak ve tebessüm ederek katılıyorlar.'

Gerçekten harika bir kitap bu, baş ucu eseri olarak saklamak gerekecek...