17 Ağustos, 2013

Bin Hüzünlü Haz

Kör birinin merdiven çıkışı gibidir Hasan Ali Toptaş okumak...

Yazarı daha önce okuyanlar daha rahat anlayabileceklerdir, hiç okumamış olanlar için ise yazarın tarzına dair bir okuyucusunun gözünden, gönlünden edindiği birikimlerden fikir edinebilirler. Yazımın amacı da kitaptan çok yazarın tarzını tanıtmak olacaktır. 

Hikayelerinde okuyucu akış ve kurgunun nasıl sonlanacağı ile ilgilenmez, bunun farklı nedenleri var. Okuyucunun hikaye veya romanın neredeyse tüm anlarında doğası gereği sahip olduğu kurguya yönelik o merak, baştan yüksek olsa da ilerledikçe kelimelerinin gücü altında ezilerek yok olmaya, daha doğrusu başka bir şekle girmeye mahkumdur. Kurgunun genel olarak önemini ve değerini inkar etmeyi doğru bulmuyorum. Hasan Ali Toptaş kitapları için kurgunun gidişatının okuyucu gözünde giderek önemini yitirmesinin ve bu merakın başka şekle dönüşmesinin çok önemli ve değerli sebepleri var. Bu özellik aynı zamanda okuyucu gözünde yazarın karakteristiğini oluşturuyor.

Daha anlaşılır bir şekilde ancak örnek ile açıklayabilirim. Kurguyu dış dünya gibi düşünürsek, hikayenin içinde kurguyu göz ardı etmeye ve hatta görmemeye bile başlamamızın sebebi; artık hislerin ve kelimelerin oluşturduğu büyülü dünyanın etrafımızı çok güçlü bir şekilde sarmasıdır. Bu güç bizi dış dünyadan (kurgudan) kopartarak bir anlamda kör olmamızı sağlar, oluşan duygu yoğunluğunun içine hapseder ve dış dünyada (kurguda) olanları görmeyiz. Böylece kelimelerin malzemesini oluşturduğu, hislerden yapılmış olan merdivenleri görmeden ama derinden hissederek çıkmaya başlarız. Zaten kitaplarının kurgularının genelde gerçeklik çizgisinden uzak ve soyut olması da, kelimelerden örülmüş bu varoluş ve kendini arayış sürecine bir nevi destek olur, pekiştirir. Bu nedenle yazarın kitapları beynin kıvrımlarında dolaşmaktan çok, ruhun kıvrımlarında dolaşarak, sıkışmışlığı daha da göz önüne sererek belki de tüm bu durumların anlamsızlığını vurgulamaktadır.

Alaaddin'ni arayanlar, Alaaddin'in farkında bile olmayanlar, aramaktan vazgeçenler, bulanlar... 

'Benim aradığım Alaaddin, suçtan arınmışlığından tedirgin olacak kadar suçsuz birisi.'

'Bazı alınları, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar kederli buluyordum sözgelimi ve onların üzerindeki çizgilerin  derinliklerinde, kimi zaman bebekler gibi mışıl mışıl uyuyan, kimi zaman toparlanıp ayağa kalkmak istercesine kımıldanan, kimi zaman da iri iri gözlerle bana bakıp duran çeşitli hikayeler görüyordum.'

'Sonra, kim bilir artık ben kapağını bile görmediğim kaç bin kitabın içinde aynı anda, hangi duygularla gezinirken, zaman birdenbire kuşlara dönüştü.'

'Bütün bunların hiçbiri olmaz da, siz neden anlatıldığını bile unutup belki yalnızca hikayeyi izler ve kendinizi tıpkı benim gibi, onsuz süren onun akışına bırakırsınız.'

Sadece okuyun...