18 Mart, 2012

Bu Filmin Kötü Adamı Benim


Bu Filmin Kötü Adamı Benim 
Murat Gülsoy


Her birimizin hayatı bir filme konu olacak kadar ilginç olmasa da, çoğumuzun hayatına benzer ya da paralel bulduğu film türleri veya film karakterleri vardır.
Romanın başkahramanı Önder kendi hayatını, ölen babası ile geçmişteki ilişkisini, hayatına giren kadınları ve evliliğini düşünerek hayatını duygusal ve eski Amerikan filmlerine benzeterek bir yazar olarak anlatıyor. Roman içinde roman yazan bir karakter olarak kitabın başkahramanı oluyor Önder. Kitabı genel olarak çok farklı ve ilginç olarak bulmasam da, okurken sıkılmadım. 
Genç bir kadının intiharı ve iki eski arkadaşın (Önder ve İzzet)  metro da karşılaşması ile başlayan roman, hayatları birbirine bazı noktalarda çok benzeyen iki arkadaşın, babaları ile olan ilişkilerine, annesiz büyümüş olmanın karakterlerine etkisi ve hayatlarına giren kadınlara da dokunarak, ilerliyor.
Üniversiteyi fizik okurken babasının ölümü üzerine yarıda bırakan Önder’in, fizik profesörü olan babası ile olan ilişkisinin bahsedildiği yerler ile roman yazarken kendi hayatını aldığı kararları sorgularken babasının hayali ile girdiği monologlar kitapta en beğendiğim yerler oldu. Önder aslında yazarlık yapsa da ve kendi istediği işi yapıyor oluşunu sonuna dek savunsa da, babasının istediği kişi olamamış olmanın o arızalı pişmanlığını hayatı boyunca taşıyor. Yakın arkadaşı olan ve hayatı genel hatlarıyla Önder’in hayatına paralellik gösteren İzzet’in babasının annesine olan bağlılığı, ölümünden sonra senelerce evlenmeden İzzet ile yaşaması ve daha sonra başlarına gelen korkunç olaylar Önder’in romanında ana bölümleri oluşturuyor. Romanın asıl kahramanı olmayı daha çok hak eden ise Önder’in babasıydı bana göre. Her şeyin nedenini sorgulayan, kendi tasarladığı bilimsel ansiklopedisi, (bay kartoteks) ilginç bilmeceleri ve her soruna, bilimsel yaklaşması ile Türk romanlarında çok sık rastlanamayan bir karakteri temsil eder, daha sıradışı bir roman olabilirdi diye düşünüyorum.

“Henüz tanımakta olduğunuz birine ikinci soruyu soramazsınız.  İlişkinizin bu aşamasında verilen cevaplarla yetinmek zorundasınızdır.”
“Ama bir süre sonra anlatılan iç dünyaya ait hikâyeler biter, çözüm bulunamaz ve herkes gündelik gerçekliğine geri döner. Üzerinde yaşam bulunan iki gezegen gibi birbirimize yaklaştığımızı hissederiz fakat bu sadece optik bir yanılsamadır.”
“İnsan yalnızken ne yaparsa yapsın delirmiş olamaz. Delilik başkalarına karşı verdiğimiz bir sınavdır.
“O zamanlar sıkıldığım sohbetlerin artık mümkün olmadığı gerçeğini kavrayışta güçlük çekiyorum.”(Ölüm üzerine…)
“Takım tutan, oy veren, bayramlaşan, namaz kılan, düğün dernek evlenen, birbirlerine sarılan insanlardan oluştuğunu sandığım bu toplum aslında benim gibi insanlardan oluşuyordu.”