21 Nisan, 2013

Baskıdan sanat doğar mı? Alternatif Sinema

Cihan Aktaş'ın 'Şark'ın Şiiri: İran Sineması' adlı kitabı İran sinemasının tarihsel gelişimini, bu gelişim ile birlikte ortaya çıkan değişiklikleri ve getirdiği problemleri halk, yönetim, sanatçılar ve yönetmenler açısından ele alınışını konu edinmiş. Bir ülkenin tarihi ve geçirdiği dönemleri anlamak sinemasını inceleyerek de mümkün olabiliyor.

Sinemanın gelişimi süreci anlatılırken bugün barındırdığı o karakteristik özelliklerin aslında temelde nasıl oluşmuş olduğunun açılımını yakından görmek mümkün. Bu anlamda kitap öğretici. Okurken hem bir ülkenin tarihine, hem de bu kadar ödüllü ve gerçekten iyi filmler çıkartabilen, üstelik bunları yaparken diğer ülkelerde bulunmayan bir takım gerçekler ile de baş edebilen bir sinema endüstrisine yakından bakabilmek ve en önemlisi anlayabilme şansına erişiyor okuyucu.



Dini filmler ne içerir, dindar sinema nedir? Dini film olur mu? Batı kökenli bir sanat dalı olan sinemanın müslüman ülkelerinde kendi değer yargılarını ve zeminini oluşturarak var olması mümkün müdür? Namaz kılan insanlar, dinsel öğeler, ayetler gibi unsurlar barındırması ile bir film dini olabilir mi? Müslüman bir ülkede üretilen filmlerin dini olması bir gereklilik midir? Sinema yerine farklı araçlar mı dini amaçlara hizmet etmelidir gibi soruların cevaplarını farklı fikirler açısında ele alıyor ki kitabın en güzel ve dolu kısmı burasıdır diyebilirim.

Filmler dini unsurlar barındırmadan da insanlığa bir çok insani değeri intikal ettirebilir, bunu yaparken kullandığı yöntemler konusunda özgür olmalıdır. Örneğin kötülüğe çok yakından bakarak da iyiliğin ve erdemli olma halinin anlaşılabileceğini düşünen yönetmenler var. Ayrıca filmlerde kullanılan ve belirli bir kesime ait olduğu düşünülen öğelerin diğer izleyiciler tarafından 'taraflı' olarak da algılanması ulaşacağı kitleyi hem kısıtlar, hem de zaten aynı düşüncelere sahip olan izleyici kitlesi tarafından izlenmesinin bir neticesi olarak da 'propaganda' aracına dönüşme tehlikesi oluşur. Bu sadece dini unsurlar için değil aynı zamanda, alt metininde sosyolojik bazı meseleler, politika gibi konular barındıran filmlerde de ortaya çıkıyor. Hollywood filmleri bu duruma ait en fazla örnek barındıran filmlerdir örneğin.



Kadının sinemada yeri nedir, kadınlar filmlerde ne yapabilir ne yapamaz? Sinemanın en büyük ve en önemli kısıtlarından birini oluşturan bu nokta için, benim daha önce hiç düşünmediğim oysa sinemanın baş etmek zorunda olduğu bir sürü örneği de kitap barındırıyor kitap. Kadın erkek ilişkisinin sınırlı bir şekilde ele alınışı ile özellikle aşk filmlerinde kavuşma sahnelerinde erkek ve kadının birbirine sarılamaması, kavuşmalarda kız erkek kardeşlerin sarılması sahnesinde örneğin kadın olanın erkek kılığında çekilmesi, başı açık kadın gösterilememesi yönetmenlerin bazı duyguları senaryo üzerinden filme yansıtması inanılmaz derecede zorlaşıyor.


Halkın sinemaya bakışı konusunda da farklı kesimler ve sahip oldukları fikirlere değinilmiş. Bir kısım tamamen sinemaya karşıyken, zamanla yumuşayarak sinemanın dini yaymaya hizmet etmesi gerektiğini ve bu anlamda dini filmler üretmesi gerektiğini düşünüyor. Diğer bir kesim ise sinemanın insanlığa hakikati güzel duygu ve düşünceler vermesi ile zaten bu amaca hizmet edebileceğini vurguluyor. Bir kesim de özgür bir içerik ile sinema sanatını desteklemekte.

İran sineması baskı rejimine, teknik ve maddi yetersizliklere rağmen evrensel sinemanın bir parçası olabilmiş ve kendini ispatlamıştır. Bu bakımdan ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Baskıdan da sanatın doğabileceğinin nadir örneği olarak düşünülebilir. Bir diğer karakteristik özellik olarak da İran sinemasının oyuncu sineması olmadığını söyleyebiliriz. Hollywood sinemasında çok fazla rastlanan, 20-30 oyuncu ile filmlerin büyük çoğunluğunun çekildiği ve oyuncuların da genellikle aynı tarz filmlerde yer aldığını düşünürsek, İran sinemasında filmler konuları ve sanatsal yönleri ile o kadar ön plandalar ki oyuncular geri planda kaldıklarından hem çok ünlü olamıyorlar ve daha çok da figuranlar ile çekilen filmler ağırlıkta oluyor.

Kitabın sonlarında İran sinemasının en güzel filmlerinden seçilmiş bazı fotoğraflar bulunuyor, ayrıca kitap boyunca çok sayıda filmin kısa olarak anlatımı ve hakkında yazılar yer alıyor. Bu anlamda da iyi filmler için hazır bir kaynak özelliğinde kitap.

Sinemaya, sinema tarihine, sosyolojiye ve bu güzel filmlerin oluşum sürecine yakından bakmak isteyenler için çok güzel bir kitap.