03 Şubat, 2013

Ahmet Büke (Cazibe İstasyonu)


Yine tavsiye üzerine okuduğum bir yazar, tam düşlediğim gibi olmasa da, pozitif anlamda farklı olduğunu düşündüğüm yalın öyküler ile karşılaştım. On bir adet öykünün arasında üç tanesinin 'fazlasıyla' güzel oluşu diğer öyküleri ve hatta kitabı da kurtardı diyebilirim. Diğer kitaplarını da okuyacağım.

'Ağır Zamanlar' adlı öyküde gündelik hayattan sadece küçücük bir kesit anlatılıyor. Bir an vardır; oda ve içinde sıradan insanlar. Nerelisin? Karnınız aç mı? gibi soruların sorulduğu. Böyle anlarda içinden düşünür insan, hayat tam da böyle bir şey bundan ne eksik ne de daha fazla diye. Öyle anlarda tanıdık bir duygu kaplar insanın içini. Hayat bu odanın içidir artık, dışarıda akan hayat durur, en ufak bir göstergesi bile odanın içine sızamaz ya hani, öykü tam da bu hissi veriyor. 

'Hayat insandan hızlıdır.'
'Mesela toprağı belledin bekliyorsun ya. Eğer hiçbir şey değişmiyorsa. Yani bahçe aynı kalıyorsa, tezek, böcek, taş aynen senin değdiğin gibi bekliyorsa o hayat işte. Ama değişiyorsa. Çiçek çıkıyor, ot büyüyor, arı geliyor, güneş çıkıyorsa o zaman olmuyor. Bir şeyler değişiyorsa o ölüm işte.'

'Ramazan ve Jeoloji' Ramazan ayında üç işçinin göçük altında kalmasını anlatan sadece iki sayfalık bir öykü. Sanırım bu kadar kısa olmasınında etkisi büyük. Sanki bir arkadaşına anlatır gibi içten 'olay'ı anlatıyor yazar, tamamen insanlık halleri. Abartı, dram yok! 'Less is more' ilkesi hayatın tüm alanlarına uygulanabiliyor, öyküler bunun örneği ve uygulandıkça da güzelleşiyor her şey.

'Ertesi gün olsaydı biz üçümüz- ayın yarısında sigortalı- yine kanal kazacaktık. Siz gördünüz mü ertesi güneşi?'

'Dünyanın En Mutlu Allahı' ise ninesi ölen bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasına naif bir bakış. Ah büyümek! Nenesinin ölümünü çocuk haliyle anlamlandırmaya çalışırken aklından olmak. Ölene kadar büyüyor insan, toprak gibi, hamur gibi şekilleniyor. Erozyona uğruyor, başladığı noktadan çok uzaklara taşınıyor rüzgarlar ile.

'O zaman anladım ki herkesin bir hatırı oluyor şu dünyada. Kasabada pazara son çıkan nenemin bile varmış.'

'Bitince duaya durdular. Ben kaldırmadım ellerimi. Kızdım biraz Allah'a. İnsanın hem nenesi, hem aklı alınmaz ki. Ona doğru hiç bakmayayım da biraz üzülsün istedim.'