14 Ekim, 2012

Yeni Enerji Kültürü




Luce Irigaray, Belçika doğumlu felsefe, psikanaliz ve dilbilimi araştırmaları yapmış bir akademisyen. Yeni Enerji Kültürü kitabı Türkçe olarak 2011 yılında basılmış.

Kitabında; insan ruhundaki enerjinin bireysel ve toplumsal gelişim için hayati önem taşıdığını ve bunun hangi şekilde serbest bırakılabileceğine değiniyor. Meseleleri ele alırken farklı bir bakış açısı sunabilmeyi genelde başaran fakat nadire de olsa, bunun için çok zorlayan bir tarzı olduğunu düşündüm. Farklı bir yazar okumak adına aldığım kitabı beklediğimden iyi çıktı, kısa ve yeterli kitaplar arasında yerini aldı. 

'Özerklik Kazanma' adlı bölümde insanın kendi başına nefes almasını örnek vererek, bağımlı olmayan sağlıklı bir birey olabilmenin yollarından bahsetmesi, bunu başaramayanların ise anne karnında anne oksijeni ile yaşayan embriyodan ileri gidemeyenler olması benzetmesini zekice buldum. Yetişkin insan olmanın sadece belirli bir yaşa erişip, ekonomik özgürlüğünü kazanmış, istediğini yapabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen insandan daha fazlası olmasını gerektiğine vurgu yaparak, yetişkinliğin insanlığa gelişimlerinin küçük de olsa bir parçası olabilecek bir katkıda bulunmayı sağlayacak özerkliği elde etmekten geçtiğini anlatmaya çalışmış. Değindiği konuları ele alırken doğu ve batı kültürlerini yapısındaki farklılıkların insanları ve kendini ifade edişlerini etkileyişlerine de değinmesi, buna ek olarak eski zamanlar ile günümüzdeki toplumsal değişiklikleri de meselelere katarak kitabın sonunda insanlığın henüz olgunluk çağına erişemediğini, bağımlı çocuk evresinde kaldığı sonucuna varıyor. Bu fikre katılmamak zor, insanlığın olgunluk çağına erişmesi aslında en başta bağımlı olduğu (maddi )şeylerin farkına varması ve yüzünü daha fazla doğaya, kendi iç dünyasına ve insanlığın sorunlarına dönmesi ile gerçekleşecektir. İnsanlık şu an maddi ihtiyaçlarını karşılama evresinde kalmış olduğundan, manevi (ruhsal) yönü geliştirmeye çalışmak çok fazla prim yapmamakta. Oysa insan sadece bedenden oluşmuyor, ruhu ve ruhsal bir hayatı da var. Yazarın yapmış olduğu analogi aslında ihtiyaçlar piramidinin hala alt seviyelerinde maddesel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan ve bu kısır döngüden çıkamayan insanoğlunu da hatırlatıyor. 

'Kendi hayatımızı sırtlanmak ve onu bir varoluşa dönüştürmek zorundayız.'