03 Ağustos, 2012

Üç Kitap...

Yoğun olarak felsefe, sosyoloji ve psikoloji kitapları okuyor olsam da, zaman zaman sevdiğim türlerin dışına çıkarak, arkadaşlarımın tavsiye ettiği veya yazarını merak ettiğim kitapları da okumaya çalışıyorum. Son dönemde farklı iki arkadaşımın tavsiyesi üzerine aldığım iki kitap (Beş Sevim Apartmanı ve Hayvan Çiftliği) ile merak ederek okumaya başladığım Nuri Pakdil kitabı hakkında ortak bir yazı yazmak istedim. Bu kitapların her birini bir günde bitirdiğimden hepsini aynı yazıda toplamak daha pratik olacaktır diye düşünüyorum.

Mine Söğüt- Beş Sevim Apartmanı


Beş sevim apartmanında yalnız oturan beş farklı insanın sıra dışı bir hikayesi anlatılmış. Kitabın başı, sonu tahmin edilemeyecek düzeyde diğer kitaplardan ayrı. Okurken filminin çekilmesinin çok güzel olabileceğini düşündüğüm bir kitap oldu.Kitapta cin hikayeleri, farklı hayatlar yaşamış olan ve birbirinden alakasız beş kişinin hayatı ile oldukça ilginç bir şekilde harmanlanarak romanlaştırılmış. 
Kısa ve çok kolay okunan bir kitap. Bu tarz farklı kitapları fikir kitaplarının arasına serpiştirerek okumak çok ideal oluyor, sürekli roman okumayı genel olarak zaman kaybı olarak nitelendirme eğiliminde olsam da kısa ve ilginç olan romanları ya da farklı türde kitapları aralara serpiştirerek okumak zevk verici.
Genel olarak yaygın ve bilinen bir öneri de; her 4-5 kitapta bir, kişinin okumayı sevdiği türden daha farklı bir tür seçerek araya alıp okumasıdır.



George Orwell - Hayvan Çiftliği


Hayvanların insanların yönetiminde idare edilmesi ve içinde bulundukları yaşam şartlarından rahatsız olarak insanlara karşı isyan başlatmalarını konu alan bir kitap. İnsanlar ile savaşarak hayvanlar çiftliğin yönetimini ele geçiren hayvanlar bundan sonra şartların iyileşmesini beklerken bu defa şartların daha da kötüleşmesi ve açlıkla baş etmek zorunda kalırlar.
Kitap bu anlamda okunduğunda çok şey ifade etmeyebilir, doğru anlayabilmek için siyasi görüşlere dayandırarak kitabı ele almak gerekiyor. İnsanların her dediğini yapan hayvanlar aslında yönetime kendi cinsleri olan hayvanlar geçtiğinde bu defa öncekinden farklı veya daha iyi bir durumda olmayarak, onların her dediğini yapmak zorunda kalıyorlar, yaşanan devrim; hem zor hayat şartları ile hem de insanların yönetimi tekrar elde etme amaçlı saldırıları ile baş etmeyi zorunlu kılıyor. Yönetenler ve yönetilenler arası ilişkileri ele aldığından, siyasi bir eleştiri olarak yorumlamak gerekiyor kitabı.


Nuri Pakdil - Korku


Nuri Pakdil daha önce başka bir kitabını okuduğum ve beğendiğim bir yazar, kısa ve tiyatro oyunu olarak yazılmış kitabını da farklı bir türde olduğu için araya alarak okudum.
Tiyatro oyunu olarak yazılmış olmasından dolayı, satır aralarında sahne dekoruna, insan ve nesnelerin sahne üzerindeki hareketlerine ve duruşlarına dair cümleler de barındırıyor. İnsan-palyaço ve yorumlayan üçlüsü arasında devam ediyor oyun. Kitabı okurken, tasvirler yardımıyla okuyucu zihninde sahneyi nesnelerin ve oyuncuların duruşlarını, dekoru hayal edebiliyor. Kısa olmasına rağmen derin ve nitelikli bir kitap,  nesnelerin ve oyunun öğelerinin arka planda sembolize ettiklerini anlayabilmek ve varoluş problemi ile harmanlayabilmek için kitaba çok zaman ayırmayı gerektiriyor.




" Yeryüzündeki tüm canlıların seslerinden oluşacak MAHŞER MARŞI'yla perde açılır.
Sahnede, deliren ışıkların dansı başlar.
Çok heybetli iki deve gözü sahnede bir araştırma yapar: Heey! İNSAN nerededir? Sahneye kan yağar. TANRI'YI BULABİLECEK Mİ?
İp göğe çekilir, bırakılır; çekilir, bırakılır..."