12 Ağustos, 2012

Into The Wild

IMDB 

Uzun zamandır film izlemediğimi fark ederek bugün çok da araştırmadan elimdekilerden bir seçim yaparak film izledim. En iyi 10 film listeme ilk 5'ten giren çok güzel bir filmdi. Tekrar izlemek isteyeceğimden eminim.



Filmin konusu şu; üniversiteden mezun olan bir genç (Christopher), mezun olduktan hemen sonra toplumun çoğunluğunu oluşturan insanlar gibi işe girerek kariyer yapma peşine düşmüyor ve vahşi doğanın kollarına bırakıyor kendini. Arabasını bir sahil kenarına bırakarak, banka hesabındaki tüm parayı bağışlayarak ve cebindeki az miktardaki parayı yakarak bir sırt çantası ile dağ, bayır dolaşmaya başlıyor.


Anne ve babasının söylediklerinin ve yaşadıkları hayatın yalanlarla dolu olması onu tetikleyen sebeplerden biri olarak gözüküyor olsa da, esas amacı medeniyet ve toplum tarafından daha fazla zehirlenmemek ile hayatların sahteliği ile gerçeğin gün ve gün katledilmesi olduğu aşikar. Anne babasının sorunları ve sahte hayatlarından kaçma fikri, bu denli sağlam felsefesi olan bir film için zayıf bir alt metin olarak kalıyor bence, bu sebeple de böyle düşünülmesi filme haksızlık olacaktır.


Bazı insanlar böyledir, idealleri uğruna elini taşın altına sokarlar ve bunu yalnız kalma adına dahi olsa bilinçli bir şekilde yaparlar. Film, klasik her şeyden sıkılan insan şımarıklığı ve kendini sahil kasabasına, mütevazi bir hayata atan birey ikiyüzlülüğü içermiyor bence, tamamen tüm kısıtlardan, yapmaya mecbur olunduğu düşünülen eylemlerden arınarak, hayata farklı bir pencereden bakarak hepimizin temel gerçeğine çok yakından bakabilmeye cesaret edebilmenin öyküsü.



Yaklaşık iki yıl boyunca yaptığı seyahatler sonucunda; tanıştığı insanlar, gördüğü doğal mekanlar ile Chris kendi hikayesini yaşayarak yazıyor. Tüm bu zaman zarfında ailesi veya arkadaşları ile iletişime geçmiyor, düşünüyor, kitap okuyor ve vahşi hayatın önüne çıkardıkları ile mücadele ederek sadece yaşıyor!
Filmin sonu da oldukça dramatik ve anlamlı; yanlışlıkla yediği zehirli bir bitki yüzünden Chris hayatından oluyor. Filmi izlerken çoğumuzun içinde bulunan; hem her şeye sahip olma, hem de başını alıp gitme isteğinin samimiyetsizliğini düşündüm. İzlerken insan kıskanıyor, empati kuruyor ve düşünüyor gerçekten Chris'in yaptığı yapılabilir mi, bu tip bir maceranın insan ruhuna ve hayata bakışına katkıları neler. 
Sonun bu şekilde bağlanması iki farklı temel düşünceye vurgu yapıyor. İnsanların büyük bir kısmı Chris'in gerçeğin peşinde, her şeyi bırakarak başladığı zorlu yolculuğunun bir nevi yenilgi ile bitişine sevinerek rahat hayatı bırakmanın, medeniyetten doğaya kaçısın aslında yapılabilir olmadığını düşünüyor. Temelde bu düşünceye içten hissedilen kıskançlık duygusunun da sebep olduğunu düşünüyorum. İnsanların diğer azınlıkta olan kısmı ise Chris'in aslında büyük bir iş başararak, medeniyetten kaçış macerasına ve kendini arayışını tamamlayışına şahit oluyor.

Filmin unutulmaz şarkılarından 'Society'...



"You think you have to want
More than you need
Until you have it all you won't be free

Society, you're a crazy breed
I hope you're not lonely without me

When you want more than you have
You think you need
And when you think more than you want
Your thoughts begin to bleed"