15 Temmuz, 2012

Sonsuzluğa Nokta

Okuduğum ikinci Hasan Ali Toptaş romanı. Daha önce 'Ölü zaman gezginleri' ni okumuştum.
Yazarın ilk romanı olduğunu öğrendim.



Hasan Ali Toptaş dili kesinlikle çok iyi kullanıyor, bunu; kitabı okurken tasvir etmesi oldukça zor olan duygu ve durumları mükemmel bir şekilde okuyucuya yansıtabilmesinden net bir şekilde fark edebiliyoruz. Tüm kitapları okunabilecek yazarlar arasına okuduğum bu ikinci kitabından sonra girmiş oldu.
Romanın işlediği konu; trafik kazası geçirdikten sonra, yürüyemeyen ve dolayısı ile karısının bakımına muhtaç olan ana roman karakterinin; zaman zaman, yaşadığı kasabadan ayrılarak yanlarına yerleştiği 3 genç ile olan hayatını ve zaman zaman da çocukluğunda babası ile olan tuhaf ilişkisini kronolojik olmayan bir biçimde alması. Yazarın diğer kitabından farklı olarak, yer yer okuyucuları rahatsız edebilecek 'cesur' derecede olaylar da barındırıyor içinde. Bahsedilen olayların bazıları; karakterlerin, o profildeki kişiler düşünüldüğünde, gerçek hayatta karşılaşamayacak oldukları olaylar olduğundan kitap yer yer inandırıcılığını yitiriyor. İşte bu anlarda çok sık hissettiğimiz tanıdık duyguların ve günlük hayat durumlarının şahane tasvirleri ile kitap tekrar kendine çekiyor okuyucuyu. Bir günde okuduğum bir kitap oldu bu yüzden.


'Sahip olma duygusu ruha yüktür.'
'Kirli duvarlarda, tozlu bavullarda, ellerde ve ayaklarda kimsenin ilgisini çekmeyen mavi mavi çöp sepetlerinde bile bir yerlere ulaşmanın telaşı vardı. Bu telaş, insanların o anda yaşamdan almaları gereken tatları oburca yiyip yutan bir canavardı kuşkusuz, ama kimse bunun farkında değildi.'
'Çoğu kez onu dinlerken, bir insanı tanıyabilmenin hiç mümkün olmadığını düşünüyordum.'
'Herkes gibi kendimi kendi içimden izlemeye mahkumdum.'
'Öğrenciler, uyumun bir denetleme ve kabullenme olduğunu bilseler de, onun ilk aşamada bazı tatlar vermesine karşın, uzun erimde yaratıcılığı yok edeceğini düşünmüyorlardı.'