04 Mart, 2012

Soğuk Yakınlıklar Duygusal Kapitalizmin Şekillenmesi



Arka arkaya okuduğum romanlardan sonra böyle bir kitabı okumaya çok ihtiyacım vardı. İsrailli sosyolog Eva Illouz'un yazdığı ve sosyolojik bir konuyu ele alan bu kitap tam zamanında ve dolu içeriğiyle yetişti diyebilirim. Yazar/ sosyoloğun ana çalışma konusu ve bu kitabın da temel konusu; kapitalizmin, teknolojinin duygusal yaşantımıza, iç dünyamıza  olan etkilerini incelemek.


Duyguları inceleme konusunu farklı yönleriyle ele almayı başararak, değişik bir bakış açısı kazandırmış çalışmalarına. Duyguların psikolojik öğeler olmasının yanı sıra, daha fazla sosyolojik ve kültürel öğeler olduklarını vurgulamış. İş hayatı, çağdaş ailenin gül ve dikenleri, kendini gerçekleştirme, duygusal etkilenimler, teknolojini ilişkilere ve aşk hayatına etkileri gibi temaları, günümüz insanın yaşadığı her türlü duyguyu doğal bir şekilde ele alarak oldukça faydalı bir kitap içeriği oluşturmuş.
En popüler kelimelerinden olan 'iletişim'in nesne haline gelmesi sürecini, özellikle Amerika'da oldukça yaygın olan kişisel gelişim kitapları ve konferansları, terapötik biyagrofilerin artışı ile satılan bir şeye dönüşmesini de tamamen nesnel bir bakış açısı ve ironik argümanlar kullanarak etkileyici bir şekilde ele almış, en çok aklımda kalanın bu kısım olduğunu söylemem gerekiyor. Bu konuyu değerlendirirken Freud'un psikoloji biliminin ileri tarihlerde endüstrileşeceğini öngörüsüne yer vererek, özellikle de günümüz Amerika ve Avrupası'nı düşünerek örnekler ile ispatlamış.
Teknolojik gelişmelerin, internetin kişilerin ilişkilerine, aşk hayatlarına ve en önemlisi iletişim şekline olan ilişkilerini de ele aldığı kısımda, zamanı verimli kullanmaya çalışan aslında bunu yapmaya kendini zorunlu hisseden, her kişiyi veya fırsatı iyi kullanma peşinde olan aşırı rasyonel ahmaklar olma yönünde ilerlediğimiz sonucuna varıyor yazar. Bu aşırı rasyonelliğin ise hayal gücümüze ve duygularımıza setler çekmesini örnekler ile detaylandırmış.
Sona doğru yaklaştığımızda eğlence şekilleri, iş hayatı, duygusal hayatı yani kısacası hayatları birbirine gittikçe çok benzeyen, standartlaştırılan ve dolayısı ile ortak noktaları artan insanların artık birbirlerinden giderek uzaklaştığı tezini ileri sürüyor kitap ki, bu tartışılması gereken ve sonuçları hakkında düşünülmesi gereken bir tespit olarak önümüzde duruyor.
Altını çizdiklerim;
"Karşı karşıya olduğumuz sorun, günümüzde bizi akıntıya kapılmaya iten bir kapitalizm düzeninde yaşam öykümüzü nasıl düzenleyeceğimizdir"
"İnsanların inşa edilmiş benliklerinin, bilinçli olmayan benlikleriyle az bir benzerlik taşıdığına dair güçlü kanıtlar mevcuttur."
"Yakın olmak, iki öğenin paylaştığı benzerliklerin belirgin ve özel olmasından kaynaklanır."
" Terapötik otobiyografilerde hikayeyi güden başarı değildir; aksine kişinin dünyevi başarının tam orta yerinde dağılabileceği olasılığıdır."