15 Ekim, 2011

Son Şeyler Ülkesinde




Paul Auster’ın geçenlerde okuduğum kitabı. Aynı zamanda New York üçlemesinden bir kitap. Kitabın filminin çekildiğini okumuştum. Okurken hep kitabın filminin çekilmemesinin haksızlık olacağını düşündüm.

Roman bir distopyadan, (ütopyanın anti-tezi) her şeyin; yaşadığımız sosyolojik, politik ve ekonomik düzenin sonunun gelmesiyle öncelikle insanlığın kurduğu uygarlığın çöküşü bununla birlikte insana özgü özelliklerin tamamına yakınının yeryüzünden silindiği bir dünyadan bahsediyor. Birçok kişinin karamsar bulduğu bu kitabı, bir distopyayı bu kadar ayrıntılı, gerçekçi ve kısa (184 sayfa) bir şekilde anlattığı için başarılı buldum. Tamamının gerçek olması mümkün olmayan şeylerden bahsedilse de, yaşadığımız dünya şartları ve insanlığın durumu ile paralellik gösteren birçok şey bulabiliriz kitapta.  Çöp toplayarak geçinmeye çalışan insanlar, eskiden herkesin faydalanabildiği birçok basit şeyin bir lüks haline gelmesi, insanlar arası yardımlaşmanın bitme noktasına gelişi tüm bu olan bitenin arasında abisini aramak için yola koyulan bir genç kızın başına gelen maceralar ve bu ümitsizlik ülkesinin içinde bulduğu aşk.
“Bir dünyanın yok olması uzun zaman alıyor, sandığından çok daha fazla. Yaşamlar yaşanmaya devam ediyor ve her birimiz kendi küçük acıklı hikâyemizin tanığı olarak kalıyoruz.”