11 Ekim, 2011

Aynalar Koridorunda Aşk


İnsanın doğduğu andan, (belki de anne karnından başlıyo tam olarak bilemiyorum) itibaren başlayan ve felsefe ile psikolojinin de yıllarca derinlemesine araştırıp, tartıştıkları varoluş meselesi ve bunun getirdiği yaşamlarımızı saran varoluşsal kaygılara sahip olduğu bilinmekte.
Mustafa Ulusoy’un “Yakınlık” adlı kitabını okuduktan sonra başka kitaplarını da merak ederek okumaya karar verdiğim bir kitap oldu. Bu kitabına hastalarından edindiği tecrübeleri, kendi okudukları ve araştırdıkları ile harmanlayarak romanımsı bir hava vermiş diyebilirim. Kitabı okurken aklıma sık sık kaçınılmaz olarak Irvın Yalom’un kitapları ve onun hastalarından yola çıkarak oluşturduğu hikayeler geldi. Hepsi birebir kitaptaki şekliyle yaşanmamıştır tahminim , özellikle bağlayıcı tesadüfler (Kırmız ile Beyaz’ın arasındaki bağ gibi) ama yine de kitaptaki hastala ve sorunları bir şekilde hepimizin çok tanıdık bulabileceği, hergün yaşadığı, belki sebebini tam olarak bilemediği sorunlar. Varoluşun insan bünyesinde, ruhunda yarattığı kaygı ve sorunlar hakkında tonla piyasa da yazılmış kitaplar var, özellikle felsefe temel serileri ve varoluşşal psikoloji kitapları bu konulara değinmiştir, farklı olarak felsefi veya psikolojik roman türünde bu konuları ele alan ve öne çıkan eserler de var. (Irvın Yalom, Irıs Murdoch gibi) 
Bu kitabın farklılığı ve okunmaya değer oluşunun temelinde yatan yeni bir konuyu ele almış olması değil, yada daha önce çokça kitaplar yazılmış bir konuyu derinlemesine incelemiş olması da değildir. Kitap küçük gibi görünsede aslında önemli bir boşuğu dolduruyor ve birbirine bağlanmamış, bağlanması gereken iki konuyu bağlıyor. Varoluş probleminin insan ruhunda, yaşamımız boyunca farklı veya aynı şekilde sebep olduğu büyük veya küçük problemlerin üstesinden gelebilmede tasavvufi bakış açısının çok temel bir gereksinim olarak karşımıza çıkışını belgeliyor. Yani felsefe ve psikoloji bilimlerinin bugüne dek derinden incelediği ve sahiplendiği bu temel problemin, gündelik hayatta bu temel problemden kaynaklanan sorunların ve bu sorunlara karşı geliştirilebilecek düşünce ve davranış şekillerinin tasavvufi bakış açısı ile birlikte ele alınış şekli kitabı farklılaştıran unsur. Kitaptan benim aldığım nihai mesaj; felsefenin ve psikolojinin varoluş probleminin nedenleri, insan hayatı ve ruhu üzerindeki etkilerini bize detaylı olarak sunması, bunun karşısında çaresiz olmadığımız ve bu problemin getirdiği ruhsal ve bedensel etkileri insanın tasavvufi bakış açısını içselleştirilmesi yardımıyla gündelik hayatında bazı davranış ve düşünme becerileri ile çözebileceği gerçeğidir.
Son olarak kitaptan altını çizdiğim birkaç güzel cümleyi de paylaşmak istiyorum.
“Başımıza bela olan, benliğin kendisi değil; kendi gerçekliğini bilmeyen, narsisleşen benliktir. Yoksa gerçekliğini kabul etmiş bir benlik insanı insan yapan şeydir.”
“Benlik insanı gökyüzüne çıkaran veya yerin dibine indiren bir merdiven olabilir. En yükseklere ve hep en alçaklara hep benlikle yol alınır. Bu, insana tanınan en büyük özgürlüktür.”
“Acılara tahammül etmeyenler, kendilerini aşırı önemseyen insanlardan çıkar.”
“Acı verici duygulardan etkilenmemek için üzerlerine bir zırh giyerler. Ancak giydikleri zırh bir yandan hareket alanlarını daraltır.”
“Bir insanla mutlak anlamda ancak Mutlak Varlık olan Yaratıcı ilgilenebilir.”