27 Ağustos, 2012

Mutfak Çıkmazı ve Ayna

Daha önce okumadığım fakat listeme almış olduğum bir yazardı Tahsin Yücel. Bir öykü ve bir roman olmak üzere konusu ilginç gelen iki kitabını seçtim.
Mutfak çıkmazı (roman), İlyas Divitoğlu adlı köklü ve ataerkil bir aileden gelen, savcı olması için büyük şehre üniversiteye gönderilen, ailesinin ve akrabalarının umutlarını bağladığı bir öğrenci. Sevdiği kıza evlenme teklif ettiği ve reddedildiği bir gün tüm umutlarının ve hayallerinin yıkılması ile birlikte kendini mutfakta bulur. 'Unutmak' amacı ile girdiği mutfaktan yemek yapmaktan aldığı zevk sayesinde çıkamaz olur. Zamanla yeni yemek kitapları alarak, farklı yemekler yaparak yakın arkadaşlarını şaşkına uğratır. Arkadaşları ve üniversiteden hocaları onun bu tutkusunu ilk başta anlayamaz ve geçici bir 'heves' olarak adlandırırlar fakat Davutoğlu'nun bu tutkusu gün geçtikçe büyür ve eşyalarını satarak yeni yemek kitapları almaya kadar götürür onu.
Kitabın konusu ilginç, anlatımı sade olsa da roman değil de öykü kitabı olmalıydı ve daha kısa tutulmalıydı diye düşünüyorum. Kolaylıkla filmi çekilebilir bir hikaye.
Tutkuyla yapılan eylemler insanları yaşadıkları zor dönem ve buhranlardan çoğunlukla kurtarıcıdır fakat aynı zamanda tutkuların saplantılara dönüşmeye başladığı anlarda hayat çok farklı bir yönde ilerleyerek insanı tüketir. Bu anlamda iki farklı fonksiyonu vardır tutkuların; hem insanı tamamen farklı düşüncelere ve yeni bir hayatın içine atarak, kişi adeta 'yeni bir başlangıç' yapıyor olduğu hissine kapılır. İkinci olarak insan kendini tükenene kadar bir eylemin içine derinlemesine girer ve orada adeta hayat, yeni bir yaşam alanı bulur ve ancak tükendikten sonra kendini yeniden inşa edebilme gücünü bulur kendinde.


Ayna adlı kitabı ise ironi hakkında çok kısa bir öykü. Okumuş, kültürlü ve bir firmadan danışmanlık yapan dolayısı ile de maddi açıdan durumu çok iyi olan bir profesör (Tarık Uysal) eşinden ayrılmıştır, günün birinde yalnız olarak arabası ile gezintiye çıkar ve garip bir şekilde bazı insanlar yanına gelerek onu sürekli birilerine benzetirler. Gün içinde giderek sinirlenen ve ruh hastası olduğunu, doktora görünmesi gerektiğini düşünen profesör, çok uzun zamandır görüşmediği okul arkadaşına rastlar. Okul arkadaşı veteriner olmuştur, profesör içten içe kendinden daha kötü bir hayat tarzına ve mesleğe sahip olduğunu düşündüğü arkadaşını küçümser. Yemek yerken karşılıklı konuşmaları sırasında, satır aralarında ikisinin de toplumun birbirine uzak, tamamen farklı kesimlerini temsil etmekte olduklarını görür okuyucu. Zamanla ideallerinden, öğrencilik hayatında sahip olduğu fikirlerden, daha sonra yükseldikçe ve para kazandıkça uzaklaşan, fikirleri değişen profesörü eşinin bile artık tanıyamayarak ondan ayrılması, fakat sokakta hiç tanımadığı insanların gayet samimi ve ısrarlı bir şekilde onu tanıdıklarını iddia etmeleridir ironi.