17 Haziran, 2012

House of Sand and Fog

Uzun zamandır bu kadar heyecan verici, soluksuz izlenebilen ve sürükleyici bir film izlememiştim. Hala izlenmeyen iyi filmler varmış. Basit ve orjinal bir konudan ancak bu kadar iyi bir film çıkarılır, bravo!

Ülkesine geri dönememek, yabancı bir ülkede ev sahibi olmak, aile sahibi olmak, terk edilmek gibi önemli duygular sırasıyla ve iç içe geçmiş şekilde konu oluyor.

Film boyunca seyirci tam bir pinpon topu gibi bir o tarafa, bir diğer tarafa geçiyor, kim haklı düşünüyor ve tabi ki karar verme şansımız olmuyor. Yönetmen de taraf tutmamış en güzel tarafı da bu. Ne Amerika ne Fars kültürü tarafında olmadan, olayları tüm gerçekliği ile ortaya koymuş olmayı amaçlıyor.


Ortada bir ev var, evin sahibi genç Amerika'lı bir kadın (jennifer connelly). Babası 30 yıllık çalışması sonucu bu evi erkek kardeşi ve ona bırakmış, kadın tek başına yaşıyor. İdare yanlışlıkla kendisine işletme vergisi borcu kesiyor, kadın itiraz ediyor, eve ihbarnameler postayla gelmeye devam ediyor vs. Bir şekilde borcunu ödemediği için evi alıp satmaya kalkıyor idare, haksız bir şekilde.

 Tam bu sırada İran'lı ve Amerika'da kendilerine bir hayat kurmaya çalışan bir aile evi ucuz fiyata yatırım amacı ile alıyor. Tabi bu o kadar kolay değil, bu
saatten sonra ne kadına ne de İran'lı aileye ev hayır getirmiyor.


İki tarafta bu dram içinde oldukça yalnızlar, Amerika'lı kadının ailesi başka şehirde, eşi ise onu terk etmiş tek başına hayata tutunmaya çalışırken başına gelen bu olaylar ve hayatına giren bu yabancı aile ile başa çıkabilmesi gerekiyor. Ama yaşadıklarının ağırlığı aynı zamanda ailesinde uzakta tek başına sahip olduğu ev için verdiği savaşta yenilerek intihara kalkışıyor, İran'lı aile onu kurtarıyor.

Biri kendi ülkesinde yalnız, diğerleri ise başka ülkede ailece yalnızlığı ve yabancı olarak var olmayı iliklerine kadar hissediyorlar. Filmin sonu büyük bir sürpriz ile vurucu bir şekilde bitiyor.

Ben de filmden kalan en temel duygu haksızlık yapılarak bir şeye sahip olmanın ardından gelen belalı durumlar , yabancı olarak bir başka ülkede var olmanın zorluğu, yaşanılan zor olayların üstüne yaşanan bir başka olayın etkisinin insanı artık dibe çekecek kadar fazla hissedilmesi ile ihtiyacın olan anda yakınlarının senden hep uzakta olmaları (fiziksel olarak değil) oldu.
Ne adammış şu albay, Mutlaka seyredilsin bu film!