


Ortada bir ev var, evin sahibi genç Amerika'lı bir kadın (jennifer connelly). Babası 30 yıllık çalışması sonucu bu evi erkek kardeşi ve ona bırakmış, kadın tek başına yaşıyor. İdare yanlışlıkla kendisine işletme vergisi borcu kesiyor, kadın itiraz ediyor, eve ihbarnameler postayla gelmeye devam ediyor vs. Bir şekilde borcunu ödemediği için evi alıp satmaya kalkıyor idare, haksız bir şekilde.


saatten sonra ne kadına ne de İran'lı aileye ev hayır getirmiyor.
İki tarafta bu dram içinde oldukça yalnızlar, Amerika'lı kadının ailesi başka şehirde, eşi ise onu terk etmiş tek başına hayata tutunmaya çalışırken başına gelen bu olaylar ve hayatına giren bu yabancı aile ile başa çıkabilmesi gerekiyor. Ama yaşadıklarının ağırlığı aynı zamanda ailesinde uzakta tek başına sahip olduğu ev için verdiği savaşta yenilerek intihara kalkışıyor, İran'lı aile onu kurtarıyor.
Biri kendi ülkesinde yalnız, diğerleri ise başka ülkede ailece yalnızlığı ve yabancı olarak var olmayı iliklerine kadar hissediyorlar. Filmin sonu büyük bir sürpriz ile vurucu bir şekilde bitiyor.
Ben de filmden kalan en temel duygu haksızlık yapılarak bir şeye sahip olmanın ardından gelen belalı durumlar , yabancı olarak bir başka ülkede var olmanın zorluğu, yaşanılan zor olayların üstüne yaşanan bir başka olayın etkisinin insanı artık dibe çekecek kadar fazla hissedilmesi ile ihtiyacın olan anda yakınlarının senden hep uzakta olmaları (fiziksel olarak değil) oldu.
Ne adammış şu albay, Mutlaka seyredilsin bu film!