19 Eylül, 2011



Değerli bir orkide türü olan hayalet orkideyi avlayan bir adam hakkında kitap yazan gazeteci bir kadının kitabından bu konuyu senaryoya uyarlamaya çalışan senaristin hikayesi denilebilir film için. 
Filmde karakterlerin hayatlarına, kişiliklerine ve yaptığı işlerin hayatlarına ve kişiliklerine etkilerine de yakından değinilmiş. Filmin bence birden fazla ana konusu var ve bu ana konulara bağlı olarak oluşan alt fikirler. 

Filmin konusu oldukça ilginç görünse de ve başlarda o şekilde ilerlese de, sonlara doğru seyirci için filmden kopmalar  başlanıyor. Bunun filmin kötü veya sıkıcı olması ile ilgisi yok, konusu oldukça zor bir film ve bu yüzden izlemesi çok da kolay değil. İç içe geçmiş hikayeleri ele alacak olursak orkideleri avlayan adam, büyük travmalar geçirmiş fakat kimseye aldırmadan en büyük tutkusu olan orkideler peşinden koşuyor, daha önceki tutkusunun da balıklar olduğunu filmde görüyoruz. Yıllarını çok az insanın ilgilendiği konulara harcarayarak (balıklar), tutkularının peşinden koşan adamın bile o ilgilendiği konuları bir gün bırakarak, tamamen farklı bir konuya (orkidelere) geçmesi de insan hayatının birdenbire hiçbirşey olmadan değişebileceğini gösteriyor. 

Kaynak: Wikipedia

Onun bu derece tutkulu bir şekilde çoğu insanın ilgilenmediği orkidelerin peşinden koşmasını ilginç bulan gazeteci kadın ise, adamla kurduğu “yakın ilişki” sayesinde kendi hayatındaki büyük boşluğun yani tutku eksikliğinin farkına varıyor.
Diğer taraftan senaryosu için adamı (orkide avcısı) ve kadını (onun hakkında kitap yazan gazeteci) yakından tanımak isteyen senaristin de kendi içinde bu olayı senaryo haline getirmek konusunda net fikirleri olmadığı ve kendi benliğinin gel-gitleri ile senaryoyu sürekli değiştirdiğini görürüz. 

Bu şekilde filmde aslında çiçekler hakkında yazılmış bir kitabın sinemaya uyarlanmasının ne kadar zor olduğu vurgulanmış olur. Senaristin ikizinin olması da bence hayal ürünüydü ve gerçek değildi. Senaristin hep olmak istediği kişiyi ve hem de aynı zamanda kaçındığı klişeleri tek bedende toplayamayacağından zihninde bir ikiz kardeş oluşturduğunu düşündürtüyor seyirciye.
Senariste nasıl yazılır adlı seminerde hocasının dediği “sonu iyi toparlarsan, aradaki karışıklıklıklar seyircinin çok fazla aklında kalmayacaktır” demesine vurgu yaparcasına bitiriliyor film.
Kesinlikle izlenilmesi gereken bir film olmasa da, izlememek konusunun ilginçliği sebebiyle haksızlık olabilir.