İsmet Özel'in yaşadığı değişimi, yani eskiden İşçi Partisi için çalışması daha sonra partiden ayrılması sürecini okurken hayatında pergelin bir ucunu hep şiirde tutmuş, diğer ucunu ise bu şekilde bir fikri değişiklik ile hareket ettirmiş gibi düşündüm. Neden diğer sanatsal ve kültürel faaliyetler değil de şiir? sorusuna gelecek olan duygusal cevabı merakla beklerken; bu soruya duygusal bir cevap vermeyen, aksine 'mantıklı'bir zemine oturtan İsmet Özel görüyoruz. Bu noktada kendisini daha önce hiç okumayanları şaşırtıyor. Ayrıca şiir yetenek mi, yoksa çalışmanın sonucu mu oluşuyor sorusunu da kendi hayatından ve izlediği yoldan yola çıkarak yanıtlıyor.
Bir şairin kendine mevcut sanat dalları arasından şiiri 'yol' edinmesi, bunu yaparken kendini, içinde bulunduğu dönemin şartlarını analiz etmesi ve şiir sanatının kendine has özelliklerini göz önüne alarak seçimini bu yönde ve bu kadar sistematik bir şekilde yapması ilgimi çekti. Karakter özelliklerini ve neler yapıp yapamayacağının bilincinde olmanın yanında, derdini kendinden en az taviz verecek, başarılı şekilde aktarabilmek adına bilinçli ve titizlikle yönetilmiş bir süreç İsmet Özel'in şiir serüveni. Kitabında bu konuya şöyle değiniyor: '...şiire emek vermekle insan araştırmasının bir dalına adamış sayıyordum kendimi. Şiir alanında katedeceğim mesafe sayesinde itaatsizliğimi sonuna kadar sürdürebilir, asaletimin gereğini yerine getirebilirdim.'
Şiirlerini okumayı planlıyorum ama bu türe olan ilgimin zayıflığı bu planımı gerçekleştirmemi engelleyebilir. Şuna eminin ki, düz yazı olarak farklı türlerde yazmış olduğu kitapları okuma listeme alacağım. Burada yeri gelmişken kendisinin düz yazı hakkında kitabında bahsettiklerini aktarmadan olmaz: 'Düz yazıda gösterilen şey, ön sırada ve kendi sınırları içinde bellidir. Şiir ise sadece görülecek şeyin bulunduğunu göstermekle kalır. Bu yüzden şiir bir şeyin gösterme biçimi olmaktan çok, görünen ve görülebilen bir biçimidir.'
İsmet Özel'in şiire ve sanata bakışı hakkında yaptığım alıntılardan bazıları:
'Sanat eseri sanatçıyı olduğu gibi değil, olduğu kadarıyla değil; oluşa yönelişiyle, olma yönünde bir istikamet tutuşuyla bize açar.'
'Gördüm ki şair oluşumu insan oluşuma ne kadar yakın kılabilirsem kendiğinden dışa vurduklarımla, bilinçli olarak seçtiklerim arasında yakınlık doğuyor. '
'Yolumun her durağında, yürüdüğüm mesafenin, göze aldığım mesafe yanında kısa kaldığını anlayacak bir hazırlığım vardı. Bu hazırlığı da doğuştan getirmedim, dünyadan aldım.'