Uzun zamandır okumak istediğim kitabı okuyamadım fakat filmini
izleme fırsatım oldu. Barış Bıçakçı’nın ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’ adlı
kitabın yine aynı isimde filmi. Adından ve Ankara’da çekilmiş olmasından dolayı
kasvetli bir film olacağı düşünülse de, oldukça eğlenceli, sıcak ve keyifli bir
filmdi.
Filmde büyük ve sıra dışı bir dostluk anlatılıyor. Hatta
bazıları için iki dostun hayatları hastalıklı bir görüntü de çiziyor olabilir.
Filmde dostluğu anlatırken sade ve seyircinin gözüne bu büyük dostluğu
sokmayan, doğal bir şekilde tam da olması gerektiği gibi bir dil kullanılmış. Birlikte
yaşayan naif karakterler Ender ve Çetin’in yakın bir arkadaşları Fikret anne ve
babasını bir kazada kaybeder. Bunun üzerine Ankara’da okuyan kız kardeşini (Nihal)
bu iki dosta emanet eder ve Almanya’ya yaşadığı yere döner. İki sıkı dost, kız
ile hayatlarına devam etmeye çalışırlar. Bunun sonrasında dostluklarını günlük
olaylar arasına ustaca bir şekilde serpiştirilmiş bir yorumunu izlemeye
başlıyoruz.
En sevdiğim kısımları ise bu iki dostun sürekli birlikte
yemek yapıp yemeleri ve Nihal’e karşı kendilerini olduklarından daha olgun ve
soğukkanlı göstermeye çalışarak ebeveyn kıvamında davranmaya çalışmaları ve
sonucunda çizdikleri komik tablo oldu.
Filmden arda kalan en sağlam repliklerden biri ise;
yaşadığımız istenmeyen ve acı durumları başımıza ilk geldiklerinde kaldıramayacağımızı
sanmamız, daha sonra ise hayatın herkes gibi bizim için de devam ettiğini
görmek, buna inanamamak. Gözle görülemese de hayat boyu geçirdiğimiz değişim,
benliklerimize yaşadıklarımızın bıraktığı izlerden oluşuyor.